Antioksidanlar ve Vücudumuza Etkileri

Vit-D dışarıdan hücre içine kalsiyum (Ca++2) geçişini artırarak yağ yıkımını (lipolizisi )baskılar, lipogenezisi (yağ yapımını) uyarır.

ANTİOKSİDAN NE DEMEKTİR?

Vücut hayatsal sürecini devam ettirmek için enerji üretmek zorundadır. Enerji üretirken vücut oksijen kullanmak zorundadır. Kullanılan oksijen moleküllerinin hücre içinde girdiği kimyasal reaksiyonlar, serbest oksijen radikallerini meydana getirir.

SERBEST RADİKAL NE DEMEKTİR?

Bir elektronunu kaybetmiş bir oksijen atomu içeren molekül yapılardır. Bir elektronları eksik olduğundan bu durum onları oldukça kararsız ve kimyasal tepkimeye girmeye istekli yapar. Bu nedenle bu maddeler çevrelerinde bulunan ne varsa hücre duvarı, dokular vs. saldırır ve bu yapılardan elektron kopararak eksik elektronlarını tamamlamak isterler. Bu durumda tümörler, mutasyon, fonksiyon bozuklukları meydana gelir.

Serbest oksijen radikallerinin meydana gelmesi doğal bir süreçtir engellenemez. Buna rağmen oluşan serbest radikalleri antioksidan savunma sistemleri ile dengelenemeyecek düzeyde artması oksidatif stres ile sonuçlanır.

Anti oksidan maddelerin serbest radikal moleküllerine kendi bünyesindeki elektronu vererek etkisizleştirir.

Serbest radikallerden vücudumuzda çok fazla bulunursa, nerede var ise orada görev yapan hücrelere zarar verirler.

Neyse ki vücudumuz serbest oksijen radikallerinin meydana getirdiği hasarlardan korunmak için kendisi antioksidan maddeler üretmektedir. Bunlardan bazıları, glutation peroksidaz, katalaz, süperoksit dismutaz adlı enzimleridir. Bu isimleri sizlere vücudun nasıl bir kimyasal tepkimeler bütünü olduğunu anlayabilmeniz için yazıyorum.

Serbest oksijen radikallerinin oluşturduğu oksidatif stresten (zararlardan) korunmak için 2 yol vardır:

1- Serbest radikal oluşumunu azaltmak

2- Antioksidan alımını artırmak.

1- Serbest radikal oluşumunu azaltmak için;

a) Şeker tüketimini azaltınız.

b) Trans yağ içeren kızartmalardan, uzun süre açıkta ve nemli ortamda bırakılmış yağlardan uzak durun. Kızartma yapsanız bile kalan yağı tekrar tekrar kullanmayın. Aşırı yağ tüketmeyiniz.

c) Alkol alımını azaltınız.

d) Sigara içimini azaltınız. Aşırı serbest radikal oluşumuna neden olur.

e) Bol sıvı tüketiniz.

f) Endüstriyel kirlilikten (fabrika kirliliği) uzak durunuz.

g) Uykunuzu düzene sokunuz.

h) Uzun süre güneşe maruz kalmayınız.

ı) Fiziksel ve zihinsel stresten uzak durunuz.

2- Anti oksidan alımını artırmak için:

Vücudumuzun kendi içinde yaptığı antioksidanlara ek olarak dışardan besinler yoluyla antioksidan alırsak, serbest oksijen radikalleri ile daha etkili bir şekilde savaşabiliriz.

E- vitamini: Doğal bir antioksidandır. Tam buğday, mısır gibi tahıllarda, yağda eriyen bir vitamin olduğu için bütün yağlarda ve yağlı tohumlarda, (fındık, fıstık, ay çekirdeği, ceviz, badem vb.), et, balık, tavuk, yeşil yapraklı sebzeler Evit bakımından zengindir.

Evit ısıya dayanıklıdır. Pişirme ile bozulmaz. Ancak kızartmalarda yapısı bozulabilmektedir.

C vitamini: Önemli bir antioksidandır. Kolejen doku yapımında kullanılır. Hemen hemen bütün sebze ve meyvelerde bulunur. Özellikle turunçgiller, yeşil sebzeler, domates, kuşburnu bu vitaminden çok zengindir. Cvit ısı ve sebzeler kesildiği zaman hava temasından çok çabuk bozulur. Bu nedenle Cvit’ten faydalanabilmek için sebzelerin çok hafif pişirilmesi ve kesilen sebze ve meyvelerin bekletilmeden tüketilmesi, mümkün olduğu kadar kesilmeden çiğ olarak tüketilmesi gerekmektedir.

A vitamini: Avit de çok güçlü bir antioksidandır. Turuncu renkli pek çok sebzede bulunur. Kabak, kayısı, muz, havuç, balık, brokoli, süt ve mamulleri, etler zengin Avit kaynaklarıdır. Bu sebzelerdeki Avit’nin vücut tarafından kullanılabilmesi için yağ konularak yenmesi gerekir. Çünkü Avit. yağda eriyen bir vitamindir.

Flavonoidler: Serbest radikalleri temizleme, demir ve bakır şelasyonu (ağır metalleri bağlama ve temizleme), vazodilatatör damar genişleten, bağışıklık sistemini uyaran, allerjiyi önleyen, ostrojenik (östrojen üretimi ile ilgili) antiviral (virüslere karşı) etkileri söz konusudur. Bazı enzimleri inhibe ederek antiinflamatuar (iltihaplanmayı azaltan) özellik gösterirler.

En önemli flavonoidin kuersetin olduğu saptanmıştır. Kuersetinin asıl kaynaklarının çay (%61), soğan %13 ve elma (%10) olduğu saptanmıştır.

Kırmızı şarabın 10-20mgr/litre kuersetin içerdiği ve önemli bir kaynak olduğu belirlenmiştir.

Soya fasulyesi, yer fıstığı, soğan, patates, yulaf, zeytin gibi sık tükettiğimiz gıdalar flavonoid bulundurduğu saptanmıştır..

Adaçayı, kekik, biberiye, karabiber, karanfil gibi baharatlar güçlü antioksidanlardır. Gıda korumasında kullanılır.

Sarımsak, vitaminden zengin bir antioksidandır. Kalp koruyucu, kan yağlarını ve tansiyonu düşürme etkisi vardır. Kanın pıhtılaşmasını önleyerek kan sulandırıcı etki yapar.

Sentetik (laboratuvarda elde edilmiş) flavonoid olan ipriflavon 1960 yıllarında hayvan besinlerine karıştırıldığı zaman, kemikteki Ca++2 (kalsiyum)’un toplam miktarını artırdığının gösterilmesi sonucu osteoporos (kemik yıkımı) tedavisinde kullanılmaya başlamıştır.

Ayrıca pek çok antioksidan çeşidi vardır. Sebze ve meyvelerin renkleri bize antioksidan kapasitesi ve çeşidi hakkında bilgi verir. Çoğu antioksidanlar, aynı zamanda birer renk pigmentidir. Siyah renkteki bitkilerin daha güçlü bir antioksidan olduğuna dair bir kanı vardır.

Anti oksidanlar ayrıca gıda katkı maddesi olarak da kullanılır.

Yeterli antioksidan alıp serbest radikallerden korunmak için taze sebze ve meyve tüketiniz. Antioksidanlar serbest radikalleri engelleyerek yaşlılığı geciktirmektedir. Paketlenmiş ve işlenmiş gıdalardan kaçınınız. Doğal ve taze besleniniz. Sebze ve meyvelerinizi küçük küçük doğramayınız, doğradıysanız hemen tüketiniz.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu