Dil ve konuşma terapisti Özden Gamsız, Anadolu Üniversitesi dil ve konuşma terapisi bölümünden lisans mezuniyetini aldıktan sonra İstanbul Medipol Üniversitesinde yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. Aktif olarak çocuk, ergen, yetişkin bireylerle dil, konuşma ve iletişim alanlarında terapilerini yürütmektedir. Eskişehir’de çalışmakta olan dil ve konuşma terapisti Özden Gamsız, çocukların dil ve konuşma gelişimleri hakkında ve ebeveynlerin bu süreçleri nasıl ele almaları gerektiğiyle ilgili çeşitli öneriler sunuyor.
Çocuklar ilk sözcüklerini üretinceye kadar nasıl bir süreç izlerler?
Dil, insanların birbirleriyle duygu ve düşüncelerini paylaşmak amacıyla semboller kullanılarak oluşturduğu ortak kurallar sistemidir. Dil denildiği zaman aklımıza yalnızca sözlü aktarımlar için kullandığımız “sözel dil” gelmemelidir. Her nasıl düşüncelerimizi sesli bir şekilde karşıya aktarmak sözlü dili oluşturursa, yazı ve işaret sistemlerini kullanmak da “sözsüz dili” oluşturur.
Dil ve konuşma aynı şey değildir. Dil, düşüncelerimizi aktarmak için ihtiyaç duyduğumuz semboller sistemiyken, konuşma ise bu duygu ve düşünceleri içeren kuralların, gerekli artikülatör organlar yardımıyla fiziksel olarak üretildiği sistemdir. Konuşma denilen olgu zihinsel süreçlerin fiziksel bir şekilde dışarı aktarımı için kullandığımız araçtır. Dudak, dil, dişler, soluk borusu, ses telleri, akciğer gibi konuşmaya yardımcı organları kullanarak aktarmak istediklerimizi, fiziksel üretim aşamalarından geçirip “konuşma” eylemini gerçekleştirerek karşı tarafa ulaştırırız.
Bir çocuk, duygu ve düşüncelerini dış dünyaya aktarmak için dil yapılarına ait bilgileri edinmiş olabilir fakat konuşma organları (dil, dudak vb.) işlevlerini olması gerek şekilde yerine getiremediği zaman konuşamayabilir. Öte yandan, bir başka çocuk konuşma organlarında organik sebeplere bağlı bir bozukluk olmamasına rağmen dil gelişimindeki bir aksaklık nedeniyle konuşamayabilir ya da her ikisi de aynı anda görülebilir.
Çocuğun yaşamının ilk yılında tipik dil gelişimi aşamaları nasıldır?
Dil gelişiminde meydana gelen gecikmelerin arka planında pek çok sebep olabilir. Bu sebepleri fark edebilmek için tipik gelişim gösteren çocukların “normal” dil gelişim örüntülerini bilmek önemlidir. Çocukların dil gelişimleri henüz anne karnındayken başlar. Çocuk henüz anne karnındayken anne adaylarının çocuklarına müzik dinletmeleri ya da babalarının çocuklarıyla konuşmalarının sebebi aslında budur. Daha anne karnındayken bebek nöronlarını etrafından duyduğu seslere göre organize etmeye başlar. Çocuk dünyaya geldiği andan itibaren amaçlı-amaçsız etkileşimleri vardır.
İlk zamanlar bunu ağlama ile amaçsız bir şekilde gerçekleştirmektedir. Çocuk, yeni doğan dönemini ağlamalarla ve dünyaya adapte olma süreciyle geçirir. Çocuğun bu dönemde çıkardığı sesleri onun ihtiyaçlarının göstergesi olarak kabul edilebilir.
2-4 aylık döneme geldiklerinde çocuklar gığıldama/agulama dönemine girerler. Çocuk ağlamalar ile beraber basit sesler çıkarır. Aynı zamanda çocuk A-U-O gibi sesler çıkartmaya çalışır ve bu sesleri çıkardıkça da keyif alır. Çocuğun çıkardığı sesler hala refleksif seslerdir. Çocuklar etrafına tepkisini gülümseyerek gösterebilirler. Bu dönemde çocukların çıkardıkları sesler dünyaya gelen tüm çocuklarda ortak üretilen seslerdir.
4-6 aylık dönem, mırıldanma dönemi olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemde çocukların ses mekanizmaları büyük bir değişim gösterir. Çocuklar bu dönemde konuşma seslerine benzer fonemleri üretmeye başlarlar. Çocuklar kendi kendine konuşmaya başlarlar ve kendi kendine yaptıkları ses denemelerinde oldukça artışlar gözlenir. Buna “vokal jimnastik” adı verilir ve sesleri birbiri ardına tekrar etmeye çalışırlar. “ma-ma-ma, ba-ba-ba” gibi ard arda ses denemeleri yaparlar.
7-9 aylık dönemde çocuklar bir önceki dönemde geliştirmeye başladığı ses denemelerini çeşitlendirmeye başlarlar. Çocuklar ünlü-ünsüz sesleri çeşitlendirip sıralı şekilde tekrar etmeye çalışır. Bu dönemde çocukların yaptıkları “bababa” gibi ses denemeleri çoğu ebeveyn tarafından ilk sözcükler olarak algılanmaktadır. Ancak aslında çocuk bu dönemde anlamsız ses denemelerini gerçekleştiriyor olabilir.
9-11 aylık dönemde çocuklar etrafında duydukları sesleri taklit etmeye başlarlar. Ses repertuarları genişler ve hecelerinin uzunluğu, sesletim süreleri, ünlü-ünsüz geçişleri yetişkinlerinkine benzerlik göstermeye başlar. Çocuklar yaşamlarının ilk senelerinin sonlarına doğru birinci doğum günleri ile beraber ilk sözcüklerini üretebilirler. Bu dönem ile birlikte konuşma döneminin kapıları çocuklar için açılmış olur.
Çocuklar söz öncesi dönemde nasıl iletişim kurarlar?
İletişim kurmak için sadece sözel ögeler kurmak şart değildir. Nasıl biz yetişkinler günlük hayatlarımızda yazılı, görsel, duyusal ögeleri iletişim kurmak için sözlü iletişime alternatif olarak kullanıyorsak, çocuklar da yaşamlarının ilk senesinde bu becerileri geliştirerek etraflarıyla etkileşim kurarlar. Çocuklar yaşamlarının ilk senelerinde dilsel ve bilişsel önemli gelişimsel süreçler yaşamaktadırlar. Bu sürecin ilk senesinin büyük çoğunluğunu söz öncesi dönem oluşturmaktadır. Söz öncesi dönemde çocuklar göz teması, ortak dikkat, bakış, nesne takibi, taklit becerileri geliştirirler. Bu beceriler sayesinde çocuklar yaşamlarının ilk senesinde etraflarıyla etkileşim kurabilirler. Bu beceriler çocuğun doğumundan itibaren sürekli gelişim göstermektedir.
Gelişimsel örüntüde geçen günler ve haftalar sonucunda çocuk, yaşamının ilk zamanlarında annesini emzirirken göz teması kurarak oluşturduğu ilk iletişimini zaman içerisinde bakış gelişimiyle birlikte bir nesneyi takip edip ortak dikkatini yönlendirerek, karşısındakini taklit ederek oyun oynamaya kadar ilerletebilir. İlk yaşın sonuna doğru çocuğun kazandığı bu beceriler, onun etrafına karşı manipülatif bir etkisi olduğu bilincini ona kazandırır. Böylece ilk yaşın sonlarına doğru çocuk söz öncesi dönemden söz dönemine geçişin en önemli eşiği olan ilk sözcüklerini üretmeye başlar. Bu dönemde çocuk, anlamlı olacak şekilde sesleri birleştirip ilk sözcük denemelerini gerçekleştirir. Bu noktada bireysel farklılıklar olabilmektedir. Bazı çocuklar anlamlı sesler çıkarmak için sürekli çabalarken bazıları buna hazır olana kadar bekleyebilirler. Önemli olan ise, çocukların bu süreçlerine ebeveyn ve dil konuşma terapistleri olarak sürekli olarak destek olmak ve ihtiyaçlarına yönelik etkileşimler için fırsatlar oluşturmaktır.
Ebeveynler çocuklarının ilk sözcüklerini duyduktan sonra çocuklarına nasıl destek olmalı?
İlk yaşı takip eden süreçte çocukların alıcı ve ifade edici dilleri hızla gelişmeye başlar. Peki nedir alıcı dil ve ifade edici dil? Alıcı dil, çocuğun etrafını keşfederken çevresinden duydukları, gördükleri ve yaşantıları yoluyla elde ettiği soyut yapıyı zihninde adlandırdığı kısmı ifade eder. Örneğin bir kediye baktığı zaman bir çocuk, kedi cismini görüp onun şekli, rengi, biçimi, yüzeyi, kokusu gibi özelliklerini algılayıp zihninde onu tanımlayarak onun kedi olduğunu öğrenir. Bu alıcı dildir. İfade edici dil ise bildiğimiz algıladığımız yaşantılarımızı aktardığımız kısımdır. Örneği kedi cismini bilen çocuğun alıcı dilinde artık kedi cismi mevcuttur. Çevresinin o cismi sürekli olarak kedi olarak adlandırması ile çocuğun sözcük dağarcığında artık o cisim “kedi” ismiyle anılan bir cisim olmaya başlar. Zihninde oluşan bu dağarcıktan, yeri geldiğinde, o cismi kedi olarak adlandırması ifade edici dili oluşturur. İşte biz terapistler ve ebeveynler çocukların zihninde alıcı dili geliştirerek çocuktan ifade edici dilinde genişlemeler olmasını hedeflemeliyiz.
Dil gelişimi bir anda oluşan bir yapı değildir. Dil gelişimi bir süreçtir. Çocuklar yaşamlarının 18 aylık dönemlerine geldiklerinde zihinlerinde yaklaşık olarak 50 sözcüğe yakın bir dağarcık oluştururlar. Bu sözcük dağarcığı eylem ve isim sözcüklerinden oluşabilir. Çocukların bu döneme kadar geldiği süreçte ebeveynleri tarafından etkileşimli iletişimle yani “oyunlarla” desteklenmesi önemlidir. Çünkü çocuklar çevresini yaşantı yoluyla öğrenir. Çocukların yaşantı deneyimleri edinmesinin en iyi yolu oyun oynamaktır. Çocuklarıyla söz öncesi dönemden edindikleri ortak dikkat, bakış, taklit gibi kazançlarla birlikte etkileşimli oyunlar oynayan ebeveynler, çocuklarının dil gelişimini desteklemek için birçok fırsat edinecektir. Doğal yaşantılar içinde çocuğun o anki duygu ve iletişim seviyesine yönelik daha basit ve net ifadeler ile çocuğun oyunlarına eşlik etmek yerinde bir tutum olacaktır. Örneğin çocuk çok sevdiği bir inek oyuncağının yanına gidip onunla oynamaya yönelebilir. Bu esnada ebeveyn çocuğun yaptığı davranışları eş zamanlı olarak adlandırabilir. İnek, git, gel gibi tek sözcüklü ya da ineğe git, ineği al, ineği ver, inek uyudu gibi iki sözcüklü ancak gramatik açıdan daha yalın ifadeler ile yaptığı eylemleri adlandırabiliriz. Bu esnada çocuğun ilgisini canlı tutmak için entonasyon, jest ve mimikleri kullanırken cömertçe davranabiliriz. İnek düştüğünde şaşırabilir ya da zıpladığında kahkaha atabiliriz. İnek diğer hayvanlarla karşılaştığında “möö” diyebilir. Duyguların içinde olduğu oyunlar, çocuğun yaşantısını daha çok benimsemesine yardımcı olabilir.
Bu dönemde çocuğun konuşma gelişimini desteklemek ve fonolojik yapıları edinmesi için bazı yolları takip edebiliriz. Örneğin yansıma sözcükleri oyunlarımızın içine dahil ederek Türkçe’nin konuşma seslerini çocuğun ilerleyen dönemlerde doğru üretmesine yardımcı olabiliriz. “Şap-şap, pıt-pıt, tak-tak” gibi yansıma sesleri yaptığımız eylemlerle eş zamanlı olarak üreterek çocuğun hoşuna giden yöntemlerle konuşma seslerine farkındalık oluşturabiliriz. Çocuğun ellerini kullanarak alkış yaptığında “şap-şap” derken, birisi eve geliyormuş gibi kapıyı tıklattığında “tık-tık” gibi yansım sesleri kullanarak eylemlerimizi daha anlamlı aktarabiliriz.
Çocuğun ilk yaşlarını dil, konuşma ve iletişim açısından desteklemek ilerleyen dönemlerde oluşabilecek bozuklukları önlemek için alınacak en büyük önlemdir. Bu süreçlerde oluşan gecikmeler ilerleyen yaşlarda çocukta farklı problemler olarak kendini gösterebilir. Her şey yaşında ve zamanında güzeldir. Bu yüzden çocuklarımızın gelişimlerini zamanında tamamlamaları ve sonraki süreçlere kolaylıkla yol alabilmeleri için ebeveynler ve terapistler olarak desteklerimizi paylaşmaktan kaçınmamalıyız. Bir çocuk değişir, dünya değişir. Mutlu çocuklar, mutlu bir gelecek..
DKT. Özden Gamsız
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.