Tip 2 Diyabet (Şeker Hastalığı) nedir?
Tip 2 diyabet, vücutta üretilen insülinin verimli kullanılamamasına bağlı olarak kanda yüksek şeker değerleri bulunmasına yol açan, kronik (uzun seyirli) bir hastalıktır. Hormonlar, sinirsel faktörler ve çevresel etkiler hastalığın seyrinde önemlidir.
Tip 2 Diyabet ile Tip 1 diyabetin farkı nedir?
Tip 1 diyabet hastalarında vücutta insülin üretilmemektedir. Tip 2 diyabette ise vücutta bulunan insülin yeterli derecede kullanılamamaktadır. Diyabet cerrahisi diğer adıyla metabolik cerrahi olarak tariflenen ameliyatlar ile Tip 2 diyabet hastalarında vücudun kullanamadığı insülinin kullanılmasına yardımcı olunabilir. Tip 1 diyabet için günümüzde güvenilirliği ve etkinliği kanıtlanmış bir ameliyat yöntemi yoktur.
Tip 2 diyabet kontrol edilemezse ne olur?
Tip 2 diyabet tedavisinde en önemli nokta organ hasarı gelişimini önlemektir. Klasik tedavi yöntemleriyle çoğunlukla yeterli şeker regülasyonu sağlanamamakta ve diyabet ile geçirilen yıllar içinde organ kaybı riski artmaktadır. Diyabet organlar üzerindeki etkisini damar duvarına zarar vererek gerçekleştirir. Hasar gören damarlar hastanın her insanda farklılık göstermekle beraber genelde kalp, sinir sistemi, böbrekler, göz ve periferik sinirlerde sorunlar ortaya çıkmaya başlar.
Tip 2 diyabet nasıl seyreder?
Kişiler tip 2 diyabet tanısı almadan önce damar hasarı başlamaktadır. Tanı anında hastalığın birkaç yıllık bir geçmişi olduğu da göz önünde bulundurulduğu zaman zaten tip 2 diyabet hastalarının çoğunda damar hasarı bulunduğunu söylemek yanlış olmaz. Ancak hastalık yavaş seyirli olduğundan aşikar doku hasarının ortaya çıkması yıllar alır. Bu süre zarfında hastalar genelde klasik tedavi yöntemleri ile tedavi edilmeye çalışılmakta ancak büyük bir çoğunluğu tedaviye uyum sağlayamadığından, diyet ve egzersiz desteğini de yeterli düzeyde uygulayamadığından etkili bir şeker regülasyonu sağlanamamaktadır. Hastalar zaman içinde yüksek şeker değerlerine alışır ve anlık sorunlar yaşamaz, bu yüzden kontrolsüz şeker hastalığı yeterince ciddiye alınmaz ve yavaş yavaş organ hasarı gelişir. Bir kısım hasta ise ilk günden itibaren verilen tedavileri düzenli kullanamamakta ve kontrolsüz şeker hastalığı nedeniyle çok erken dönemde organ kayıpları ile karşımıza çıkabilmektedir. Aynı zamanda vücutta bulunan insülin rezervi bu süre zarfında azaldığından ameliyat şansı da azalabilir.
Tip 2 diyabet ameliyatları hastalığın hangi aşamasında yapılır?
Ameliyat kararı verebilmemiz için ya klasik tedavi yöntemleri ile şeker hastalığının kontrol edilemiyor olması ya da şeker hastalığına bağlı organ hasarı bulgularının var olması gerekir. Tip 2 diyabet hastalarının ameliyata uygun olup olmadığına ve ameliyattan ne kadar fayda göreceklerine karar verebilmemiz için yeterli insülin rezervi ve aktivitesi bulunduğunun tetkik edilmesi ve diyabetin diğer organlara hasar verme potansiyeli olduğu için geniş bir tıbbi değerlendirme yapılması gerekir.
Organ hasarı gelişmeden önce diyabet cerrahisi uygulanması organları korumayı kolaylaştırır!!!
Diyabet cerrahisi ameliyatları hastalara ne kazandırır?
Diyabet cerrahisi ameliyatlarının 10 yıllık süre içinde hastaların yaklaşık %90 ında ilaç ve insülin kullanımına gerek kalmadan şeker hastalığının kontrol edebildiği bildirilmektedir.
Diyabet cerrahisi, hipertansiyon, yüksek kolesterol ve uyku apnesi üzerine de etkilidir!!!
Diyabet cerrahisi (metabolik cerrahi) ameliyatları aynı zamanda hastaların ideal kilo değerlerine yaklaşmalarını sağlamakta, hipertansiyon, yüksek kolesterol ve uyku apnesi gibi hayat konforunu düşüren hastalıklar üzerine de yüksek oranda etki göstermektedir.
Diyabet cerrahisi ile cinsel fonksiyonda düzelme sağlanabilir mi?
Diyabet cerrahisi (metabolik cerrahi) ile metabolik sendrom tedavi edilebilmektedir. Bu sayede erkeklerde cinsel fonksiyonun düzelebileceğine dair bilimsel deliller bulunmaktadır.
Diyabet cerrahisi ameliyatlarında nasıl yapılır amaç nedir?
Mide ve barsakları ilgilendiren ve kapalı (laparoskopik) yöntemle yapılan bu ameliyatlar karın bölgesine yapılan 1 cm uzunluktaki 4 ya da 5 küçük delikten uygulanmaktadır. Uygulanan tüm yöntemlerde ince barsağın arka kısmı yukarı çekilerek gıdalarla daha erken buluşması sağlanır. Bu sayede ince barsağın arka kısmından salınan ve vücutta bulunan insülinin daha verimli kullanılmasını sağlayan hormonlar aktive edilir.
Her hastada aynı başarı sağlanabilir mi?
İnsülin rezervi ve aktivitesi yüksek olan hastalar ameliyattan daha fazla fayda görmektedir. İnsülin rezervi belirli değerlerin altındaki hastalarda ameliyat etkisinin düşük olacağı düşünüldüğünden ameliyat önerilmeyebilir. Ameliyat başarısı hastalığın hormonal kontrolü üzerinden elde edilmektedir yani şeker hastalarının da sıkça gözlemlediği gibi sinirlendiklerinde ya da üzüldüklerinde şeker değerlerinde dalgalanmalar olabilmektedir.
Diyabet cerrahisi ile şeker hastalığından ömür boyu kurtulabilir miyiz?
3 aylık şeker değerleri açısından bakıldığında ameliyatların 10 yıllık süre zarfında hastaların yaklaşık olarak %90 ında ilaç ve insüline gerek kalmadan kontrol sağladığı bilinmektedir ki organ hasarının olabildiğince geciktirilmesi bizim temel amacımızdır. Diğer yandan yaşlanmaya bağlı metabolik değişikliklerle zaman içinde ameliyatların etkinliği azalmaktadır. Ameliyatlar elde kalan insülin rezervinin daha makul kullanılmasını sağlamaktadır ancak insülin rezervi bittiği zaman etki elde edilemeyeceği bilinmelidir.
Diyabet cerrahisinin temel amacı organ hasarının olabildiğince geciktirilmesidir!!!
Ameliyattan sonra diyet yapmak gerekli midir?
Hayır, hastalar kısıtlama olmadan beslenebilirler, ameliyatın amaçlarından biri de budur. Belirli bir diyet olmamakla beraber hepimizin uyması gereken temel kurallara uyulmasında fayda vardır.
– Sağlıklı gıdaların makul miktarlarda tüketilmesi sağlığımızı korumakta önemlidir.
– Bu ameliyatlardan sonra hastaların yeme isteklerinde azalma olduğu gözlenmektedir.
Ameliyattan sonra diyet yapılmasına gerek kalmaz!!!
Ameliyat sonrasında beni neler bekliyor?
Kapalı yöntemle yapılan ameliyatlar hasta konforu ile öne çıkmaktadır. Kapalı ameliyatların avantajlarına ek olarak bu ameliyatlar için ülkemizde sadece bizim kliniğimiz tarafından uygulanan “hızlandırılmış iyileşme protokolleri” ile hastalarımızın konforu bir üst seviyeye taşınmakta ve hayata dönüş süresi çok kısaltılmaktadır. Yine sadece bzim uyguladığımız bu protokollerle ameliyat sırasında burundan sonda, dren ve idrar sondası takılmamakta, ameliyattan 3 saat sonra hastalarımız ayağa kaldırılmakta ve ameliyattan 4 saat sonra su içmeye başlanabilmektedir. Aynı protokol dahilinde yakın illerden gelen hastalarımız ameliyattan sonraki gün taburcu edilmekte, uzak illerden ve yurtdışından gelen hastalarımız ise 3. gün taburcu edilmektedir. Herhangi bir püre ya da mama dönemi uygulanmamakta ve 1. haftadan sonra normal beslenme düzenine geçilmektedir. Normal beslenmeye alışılması birkaç aylık bir süreyi bulabilmektedir. Bu süre içerisinde vücut şeker hastalığından kurtulmakta ve hastalarımız kendilerini önceki döneme göre çok daha dinç ve yenilenmiş hissetmektedir.
Ameliyattan sonraki alışma döneminde kan şekeri değerlerinde değişiklikler gözlenir, biz tam etki elde edilene kadar hastalarımızı yakın olarak takip etmekteyiz.
Ameliyatlar tehlikeli midir?
Bu ameliyatlar için bilinen sorun gelişme oranları %10’dan düşüktür. Ameliyattan sonraki erken dönemde kanama, kaçak, enfeksiyon ve anestezi uygulamasına bağlı problemler gelişebilirken, uzun dönemde nadiren ince barsak fıtıkları, ishal ve safra kesesinde taş gelişimi gözlenebilmektedir. Bizim kendi ameliyat serimizde, üst sindirim sistemi ameliyatlarında karşılaştığımız sorun oranları bu değerlerin çok altındadır.
Kilo problemi olan Tip 2 Diyabet hastalarında ameliyatla kilo ve şeker kontrolü sağlanabilir mi?
Hastalara uygulanacak ameliyat tekniğini seçerken temel noktalardan biri obezite derecesidir. Obez bireylerde güçlü kilo ve şeker kontrolü sağlayan ameliyatları uygulamakta ve hastalarımızı şeker hastalığından kurtarırken hep olmak istedikleri kilolara da yaklaştırabilmekteyiz.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.