Midenin yapısı ve görevi
Mide, sindirim sisteminin bir parçasıdır ve karnın üst sol kısmında diyaframın altında bulunur. Üst ucu yemek borusu ile bağlantılıdır, alt ucu ise, adına kapıcı dediğimiz, halka şeklindeki kapama kasları ile onikiparmak bağırsana bağlıdır. Yaklaşık bir buçuk litre alabilen midenin iç kısmında, gıda parçaları midenin asit ve enzimler içeren mide suyu ile kimyasal olarak parçalanır. Bulamaç haline gelen gıdalar daha sonra yavaşça ve kontrollü bir şekilde ince bağırsağa sevk edilir. Burada protein, karbonhidratlar, yağlar ve vitaminler gibi gıda maddeleri mukoza zarından geçerek kana karışır. Demek ki midenin en önemli işlevi, gıdaları parçalayarak vücut için değerlendirilebilir hale getirmek ve onları dozu ayarlı bir şekilde ince bağırsağa sevk etmektir.
Mide sol tarafa eğik olarak karnın üst kısmındadır. Mide dört bölüme ayrılmaktadır; yemek borusu çıkış bölgesindeki mide girişi (Cardia), yukarıya, diyaframın altına doğru kubbe şeklinde uzanan kısım; mide gövdesi (Corpus) ve halka şeklindeki kapama kası (Pylorus) önündeki Antrum bölgesi. Mide duvarı değişik katmanlardan oluşmaktadır: Asit, enzim ve mukoza oluşturan hücreler bulunduran kıvrımlı mukoza tabakası iki kas katmanı ve karın zarı (Periton) ile kaplanmıştır. Uzun ve halka kasların özel düzeni bulamaç halindeki gıdaların karışmasını ve sevk edilmesini sağlamaktadır.
Dünyada ve Türkiye’de Mide Kanseri
Kanser tüm dünyada ölümlerin en sık nededir. Dünya sağlık örgütünün 2007 verilerine göre tüm dünyada 7.9 milyon kişi kanser nedeni ile hayatını kaybetmiştir. Bu rakam tüm ölümlerin yaklaşık %13’ünü oluşturmaktadır. Dünya sağlık örgütünün tahminine göre 2030 yılında kanserden ölecek hasta sayısı 12 milyon olacaktır.
Mide kanseri, kanser ölümlerinde erkeklerde akciğer kanserinden sonra 2. sırada, kadınlarda meme ve akciğer kanserinden sonra 3. sıradadır. Dünyada bu hastalığın en çok görlüdüğü yerler, Japonya ve Çin gibi uzakdoğu ülkeleri ile kuzey avrupa ülkeleri ve güney amerikadaki Kolombiya, Kosta Rika gibi ülkelerdir. Bu coğrafi farklılıklar, mide kanserinde genetik faktörlerin rol oynadığını göstermektedir.
Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı verilerine göre yılda 30 bin yeni mide kanseri vakasının ortaya çıktığı bildirilmektedir. Türkiye’de, mide kanseri Avrupa ülkelerine göre 5 kat daha fazla görülmekte. Türkiye’de mide kanseri Orta ve Doğu Anadolu’da daha fazla görülmektedir (Türkiye’de görülen mide kanserlerinin yarısı bu iki bölgede). Mide kanseri Türkiye’de en sık görülen sindirim sistemi kanseridir. Ülkemizde mide kanseri görülme yaşı ortalaması 57 (19-85)’dir.
İnsan vücudu mikroskopla görülebilen hücre dediğimiz parçalardan oluşmuştur. Hücreler vücudumuzu oluşturan en küçük yapıtaşlarıdır. Tüm organlar hücrelerden oluşur. Kas ve sinir hücreleri dışında vücudumuzdaki tüm hücrelerin bölünebilme yeteneği vardır. Yaraların iyileşmesi, vücudun büyümesi ve çeşitli sebeplerle ölen hücrelerin yenilenmesi hep hücre bölünmesi ile olur. Ama hiçbir normal hücre sonsuz bölünmez. Sağlıklı bir hücrenin bölünmesi ancak vücudun ihtiyacı kadardır.
Kanser tek bir hücreden başlar. Kanser hücresi kontrolsüz ve hızlı şekilde bölünmeye başlamış anormal hücredir. Normal bir hücrenin tümör hücresine dönüşmesinde birçok ara basamak ve etken vardır. Bu değişim, kişinin genetik faktörleri ile dış etmenlerin (radyasyon, kansorojen maddeler, bazı enfeksiyonlar vb.) etkileşmesinin sonucudur. Böylece kontrolsüz ve hızlı bölünen hücreler ortaya çıkar ki bu aşırı bölünme ile sayıları artan anormal hücreler (kanser) birikerek tümör dediğimiz kitleleri oluştururlar. Bu kontrolsüz bölünen hücreler etraf dokulara ve organlara yayılabilir, onları sıkıştırabilir hatta görevlerini yapamaz hale getirebilirler. Kanserli hücrelerin başka doku ve organa sıçradığı bu olaya metastaz denir. Metastaz kanser ölümlerindeki ana sebeptir. Kanserli hücreler kan dolaşımına ya da lenf dolaşımına girerlerse vücudun içersinde seyahat edebilirler ve bu dolaşım yardımıyla vücutta kanser ile temas etmemiş herhangi bir yerde ortaya çıkabilir. Bu olaya ise uzak metastaz denir.
Kanserler oluşmaya başladıkları organ ve mikroskop altındaki görünüşlerine göre sınıflandırılır ve adlandırılırlar. Farklı tipteki kanserler, farklı hızlarda büyürler, farklı yayılma biçimleri gösterirler ve farklı tedavilere cevap verirler. Bu nedenle kanser hastalarının tedavisinde, var olan kanser türüne göre farklı tedaviler uygulanır.
MİDE KANSERİ İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?
-
Cinsiyet: Mide kanseri erkeklerde kadınlara oranla iki kat fazla görülür.
-
Yaş: Mide kanseri gelişen hastaların büyük çoğunluğu 50 yaşın üzerinedir.
-
Diyet: Mide kanserinin görülmesinde, beslenme alışkanlığı önemli bir yer tutmaktadır. Tütsülenmiş gıdaların yenmesi, tuzlu besinleri aşırı tüketmek, sebze ve meyve alımında yetersizlik beslenme ile ilgili en sık görülen yanlışlardır. Izgarada pişirilmiş, tütsülenmiş ve tuzlu salamura gıdaların sıklıkla yenmesi de riskli olabilmektedir. Izgara ve tütsüleme esnasında tam olmayan yanma sonucu kanseri tetikleyen maddeler oluşmaktadır (kanserojenler). Et ürünlerinin salamurası (tuzlama) yapılırken nitrat tuzları ve nitrit tuzları kullanılmaktadır. Bunlar, ısıtma esnasında veya mide içinde Nitrosaminleri oluştururlar ki, bunlarda kuvvetli birer kanserojendir. Nitrosaminler gıdaların bakteri veya mantarlarla teması esnasında da oluşabilmektedir. Bu nedenle sosis, salam, jambon ve işlenmiş etler gibi nitritli ve nitratlı yiyecek tüketilmesi de mide kanseri riskini artırır. Diğer taraftan bol miktarda meyve ve sebze (domates, havuç, patates) mide kanserine karşı koruyucudur.
-
Sigara Kullanımı: Sigara içenlerin içmeyenlere göre mide kanserine yakalanma riski dört kat artmıştır. Aynı şekilde kronik alkol tüketimi de mide kanseri riskini artırır.
-
Geçirilmiş Mide Ameliyat Hikayesi: Mide kanseri riski, daha önce herhangi bir mide ameliyatı geçirmiş insanlarda artmıştır. Bu ameliyatlardan mide kanseri ile ilişkisi en iyi bilinen mide ülserleri için yapılmış ameliyatlardır. Mide ülser ameliyatlarında, midenin bir kısmı (ülserli kısım) çıkarılır ve sindirim sisteminin devamını sağlamak amacı ile çoğu zaman ince barsakla mide arasına yeni bir yol açılır. Mide ameliyatından sonra normalde ince barsaklarda olan safra ve pankreas sıvıları mideye doğru geri kaçabilir. Safra ve pankreas sıvıların mideye geri kaçması sonucu nitrit üreten bakterilere karşı koruyucu olan mide asit seviyesi düşer. Bu olaylar sonucunda mide kanseri gelişme riski artar. Genel anlamda risk mide ameliyatından sonraki ilk 20 yılda en yüksektir.
-
Mide Polipleri: Mide polipleri, mide duvarından kaynaklanmış, yüzeyden kabarık oluşumlardı. Bunların çoğu iyi huyludur ve kanserle ilişkisi yoktur. Ama adenomatöz denilen mide polip çeşidi prekanseröz yani kanser başlangıcı olabilirler.
-
Ailesel Kanser sendromları: Herediter (kalıtsal) Nonpolipozis Koli ve Ailesel Adenomatöz Polipozis Sendromları buna örnektir. Bu kalıtsal hastalıklarda mide kanseri riski hafifçe artmıştır. BRCA1 ve BRCA2 olarak adlandırılan genlerdeki mutasyonlarda mide kanseri riski artmıştır. Eskiden BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki mutasyonların sadece meme ve yumurtalık kanseri ile ilgili olduğu düşünülmüşken bu gün mide kanseri ile de ilişkili olduğu biliniyor.
-
Aile Hikayesi: Eğer ailenizde veya akrabalarınızda (özellikle 1. derece akrabalarda) mide kanserine yakalanan birisi varsa sizde de mide kanseri görülme riski artmıştır
-
Irk: Mide kanseri dünyanın bazı bölgelerinde daha fazla görülmektedir. Mide kanseri özellikle Japonya, Kore, Latin Amerika ve Batı Avrupa’nın bazı kesimlerinde sıktır. Bu muhtemelen diyet ve helikobakter enfeksiyonu ile ilişkilidir. Bu ülkelerde tütsülenmiş, tuzlanmış, salamura yapılmış yemek kültürü vardır.
-
Pernisyöz Anemi: Kırmızı kan hücresi (alyuvar = eritrosit) eksikliğine anemi denir. B12 vitamin eksikliğinde oluşan anemiye pernisyöz anemi denir. Bu hastalıkta mide kanseri riskinin arttığı gösterilmiştir.
-
Atrofik Gastrit: Midede intrinsik faktör üretimindeki probleme “atrofik gastrit” adı verilir. Atrofik gastritte, midede intrinsik faktör salgılayan bezlerde ileri derecede körelme vardır. İntrinsik faktör, ince barsaklardan B12 vitaminin emilimi için gereklidir. İntrinsik faktör olmadan alınan yiyeceklerden vitamin B12 emilemez. Atrofik gastrit mide kanseri ile ilişkilidir. Atrofik gastrit ve pernisyöz aneminin genetik olarak yatkın insanlarda daha çok görüldüğü bilinmektedir. Helikobakter Pylori enfeksiyonunda, troid hormonlarının az çalışmasında ve mide asidini baskılayan ilaçları uzun süre kullananlarda da atrofik gastrit gelişebilir. Atrofik gastrit ve pernisyöz aneminin beraber olduğu hastalarda mide kanseri riskinin 3 kat artığı görülmüştür.
-
Helikobakter Enfeksiyonu: Midesinde helikobakter pilori enfeksiyonu olan kişilerde mide kanseri gelişme riski daha yüksektir. Helikobakter pilori ile mide kanseri arasındaki ilişki ilk defa 1983 yılında ortaya kondu. Bundan yaklaşık 10 yıl sonra (1994) uluslar arası kanser çalışma grubu helikobakteri kanserojen olarak ilan etti. Bu dönemde hastaların takibi ile yapılan 3 çalışmanın ortak analizi ile helikobakter pilori enfeksiyonu olan hastalarda mide kanseri gelişme riski 4 kat artmış olarak bulundu. Bundan başka değişik yöntemlerle birçok çalışma yapıldı. Bu sonuçlara göre en iyimser tahminlerde bile mide kanserlerinin gelişmiş ülkelerde %31’i gelişmekte olan ülkelerde %51’i helikobakter pilori enfeksiyonu ilişkilidir. Bu da mide kanseri vakalarının yaklaşık olarak üçte birine helikobakter pilori enfeksiyonunun yol açtığını düşündürür. Bununla birlikte midesinde helikobakter pilori enfeksiyonu olan birçok hastada mide kanseri gelişmez. Araştırmalar genetik faktörlerin hastalığa yakalanmada etkin rol oynadığını düşündürtmektedir. Helikobakter pilori enfeksiyonun midede sebep olduğu bir başka tümoral oluşum mide lenfomasıdır. Hatta mide lenfomasının ile helikobakter pilori enfensiyonu ilişkisi, mide kanseri ile helibakter pilori enfeksiyonu arasındaki ilişkiden daha belirgindir. Helikobakter pilori enfeksiyonu tamamen bitirildiğinde malt lenfomanın gerilediği, hatta tamamen kaybolduğu bildirilmiştir.
-
Kan grubu: Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte kan grubu A olan kişiler, mide kanserine yakalanma açısından diğer kan gruplarını taşıyanlardan daha fazla risk altındadırlar.
-
Şişmanlık: Aşırı kilolu olmak bazı kanser türlerinde riski artırır. Mide kanseri bunlardan biridir.
MİDE KANSERİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Mide kanserinin belirtileri genellikle başlangıçta belirsizdir ve özellikli bir bulgusu yoktur. Başlangıçta mide kısmında ağrı, rahatsızlık ya da dolgunluk hissi, şişkinlik, midede yanma, erken doyma hissi, iştahsızlık gibi kansere özgü olamayan yakınmalar vardır. Mide kanseri ilerledikçe şikayetler artar. Özellikle midenin girişi ya da çıkışında tıkanıklık oluşturan tümörlerde bulantı-kusma, yutma problemleri ve kilo kaybı görülebilir. Mide kanseri ilerleyip mide duvarının büyük bir kısmını tuttuğu zaman mide fonksiyonları bozulmaya başlar ve hatta kanlı kusma veya siyah renkli dışkılama gibi kanamalar görülür. Hastada kansızlığa bağlı yorgunluk halsizlik gelişebilir.
İlerlemiş mide kanseri vakalarında karında kitle ele gelebilir ve eğer başka organları tutmuşsa tutulan organın özelliğine göre karında su toplanması (asit), boyunda lenf akımı yardımıyla olan yayılımda ele gelen lenf bezleri olabilir. Yine başlangıçta mide kanserinde laboratuar ve görüntüleme yöntemleri ile bir özellik saptanamayabilir.
MİDE KANSERİ NASIL TEŞHİS EDİLİR?
Mide kanserinde teşhis yöntemi endoskopidir. Ağızdan girilerek mideye kadar gönderilen içerisinde optik bir görüntüleme sistemi ve ucunda kamera olan bir boru yardımıyla yapılır. Bu yöntemle hekim mide iç yüzeyinin tamamını çıplak gözle görebilir ve şüphe edilen bölgelerden biyopsi ile parça alıp patolojik incelemeye gönderir. Patolojik inceleme sonucunda şüphe edilen ülser veya kanser dokusunun özelliklerinin ayırt edilmesi sağlanır.
Baryumlu mide grafisiyle de (ilaçlı mide filmi) tümörler görülebilir ama kesin teşhis koymak için mikroskobik inceleme gerekir. Bu nedenle yapılmasına engel bir durum yok ise öncelikle endoskopi tercih edilmelidir.
MİDE KANSERİ TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?
Diğer organlara yayılmamış olan mide kanserinin öncelikli tedavisi ameliyattır. Yapılan ameliyatla genellikle midenin tamamı veya büyük bir kısmı çıkarılır. Midenin tümünün ya da bir kısmının alınması mide kanserinin yerleşim yeriyle ilgili bir durumdur. Ameliyat sırasında mideye komşu olan lenf bezleri de çıkarılarak mikroskobik inceleme için patoloji laboratuarına gönderilir. Midenin tamamı alındığında yemek borusu ile ince barsakların başlangıç bölümü birbirine dikilerek sindirim sistemindeki devamlılık sağlanmaktadır. Bu durumda bir süre için kişinin yemek yeme alışkanlığında ve sıklığında değişiklikler meydana gelecektir. Ancak zamanla vücut bu duruma uyum sağlayacaktır.
Sadece tümör dokusunu çıkarılması, ender vakalarda sadece mukozada sınırlı tümörlerde yapılabilir. Diğer organlara yayılmış olan mide kanserinde ise hastanın beslenmesini engelleyecek kadar tümor mideyi kaplamış ise hastanın ağız yoluyla beslenmesini devam ettirebilmek amacıyla ameliyat yapılabilir. Bu ameliyatta mide çıkarılabilir veya mide ve barsak arasına ikinci bir yol açılabilir.
Ameliyat sonrası (veya bazı ender durumlarda öncesi) kanserin şekline göre, ışın tedavisi ve ilaç tedavisi uygulanır. Bu tedaviler hastalığın seyrine ve şiddetine göre doktor tarafından hastanın durumu da göz önüne alınarak yapılır.
Ameliyat Öncesi Yapılması gerekli Tetkikler nelerdir?
Bir karsinom olduğu kesinleştiğinde, hastalığın yayılması ile ilgili bilgiler sağlayacak ilave muayenelerin yapılması gerekmektedir: Burada diğer hususların yanı sıra önemli olan, tümörün ne kadar derine indiği, yani kanserli dokunun mide duvarının hangi katmanlarına ulaştığıdır. Endoskopik ultrason muayenesinde bir sonik başlık doğrudan mideye indirilir. Bu şekilde mide duvarı ve bitişik lenf düğümleri değerlendirilebilir. Bölgedeki ve daha uzaktaki lenf düğümlerinde kanser oluşumu ile ilgili bilgiler, karsinomun lenf düğümlerine ve daha uzaktaki organlara ne derece yayıldığı (metastaz oluşturduğu), uygun tedavinin seçilmesi bakımından önemlidir.
Mide kanserinde tümör yerleşimleri, en fazla karaciğer, akciğer ve kemiklerde görülmektedir. Muhtemel metastazların bulunması için göğüs bölgesi röntgen filmleri ile, karın bölgesi ise ultrason ve Bilgisayarlı tomografi (Computertomographie) veya Nükleer tomografi (Kernspintomographie) ile muayene edilir. İskelet sintigrafisi (Skelettzintigrapie) ile kemiklere tümör sıçraması olup olmadığı tespit edilebilmektedir. Bunun için az miktarda radyoaktif madde kan dolaşımına enjekte edilir. Bu maddeler daha çok hastalıklı kemik dokularında yoğunlaşmaktadır. Radyoaktif ışınları kayıt edebilen bir kamera, metastaz kuşkulu bölgeleri tespit eder. Bu muayene rahatsız edici değildir ve radyoaktivite hızla yok olmaktadır.
Karın boşluğunun endoskopik muayenesi (Laparoskopi), büyük tümörlerde karın zarı ve karaciğerin tümör istilasına uğrayıp uğramadığını tespit etmekte yararlı olabilir.
Ameliyat hazırlıkları için yapılan rutin testler hariç, mide kanserinde yapılan laboratuar araştırmalarının daha az anlamı vardır ve günümüzde sonuç veren tümör markerleri yoktur.
Ön muayenelerin tüm programı tedavi planlaması için önemlidir, çünkü sınırlı lokal tümörlerde ameliyat amaçlı uygulama ve hareket şekli, organlara veya uzak lenf düğümlerine metastazın oluşma ve yayılmasının gerçekleştiği durumlardan daha farklıdır. Tümörün midedeki konumu da, ameliyatı etkiler. Yemek borusu çıkışına yakın tümörlerin ameliyatı ile mide çıkışında bulunan tümörlerin ameliyatı farklı şekilde yapılır. Ne var ki, cerrahlar kesin durumu genellikle ancak karın bölgesi açıldıktan sonra değerlendirebiliyorlar.
Karsinomun biyolojik özellikleri ve yayılma şekli
Mide kanseri genelde bez hücrelerinden yola çıkar (tıp dili Adenokarsinom). Alınan dokunun mikroskopik incelemesinde patolog tümörün biyolojik özelliklerini daha kesin tayin edebilir ve tümörün ne derece kötü huylu olduğu konusunda bilgi sahibi olabilir.
İki tür mide karsinomu biribirinden ayrı tutulmaktadır. Biri, önceleri kesin sınırlar içerisinde büyüyen İntestinal tür, diğeri ise daha kötü huylu olup hızla çevre dokuları saran difüz türdür.
Grading (İngilizce) tümör hücrelerinin mikroskopik olarak normal “olgunlaşmış” hücrelerden ne derece farklılık gösterdiğini tarif eder. Belirli işaretlere göre bu derecelenme G1, G2 ve G3 olmak üzere üçe ayrılır. Derecesi 1 (G1) olan tümör hücrelerinnin farklılıkları iyidir, yani bunlar normal hücrelerle karşılaştırıldığında benzerlik göstermektedirler. Farklılıkları kötü olan tümörler (G3) ise normal hücrelerden çok ayrılık göstermektedir, daha hızlı büyürler ve G1 ile G2’ye göre daha saldırgan olurlar.
TNM-sistemine göre tümörün evresi değerlendirilirken, mide tümörünün (T) büyüklüğü ve bölgesel yayılması, lenf düğümlerinin (N, latince Nodus: düğüm) ne derece istila edildiği ve metastazlar (M) dikkate alınır. Harflerin arkasındaki rakamlar, büyüklük ve yayılmayı (T1-4), istila edilen lenf düğümlerinin konumunu ve sayısını (N0-2) ve uzak bölgelerde metastazların var olup olmadığını (M0 veya M1) ifade eder. Örneğin T1 N0 M0 ifadesi, lenf düğümü istilası ve metastazları olmayan küçük bir tümörü tarif eder. T-evresinin kesin değerlendirmesi, ancak tümörün ameliyatla alınmasından sonra mümkündür.
Tedavi Bittikten Sonra Takip Nasıl Olmaktadır ?
Bu hastalarda belirli aralıklarla kontroller mutlaka yapılır. İlk iki yıl, 3 – 6 ayda bir, daha sonraki dönemde yılda bir bazı incelemeler tekrar edilmektedir.
Tüm Mide Kanserleri Birbiriyle Aynı mıdır ?
Kanserler bir çok özellikleri bakımından birbirinden farklı özellikler göstermektedir. Bu nedenle ameliyattan önceki ve sonraki dönemde hastalığın seyri de değişkenlik arz eder. Ancak bu özelliklerin ve hastalığın evresinin iyi anlaşılması için ameliyatta çıkarılan mide ve lenf bezlerinin patoloji laboratuarında incelenmesi gerekmektedir.
AMELİYAT SONRASI HASTANIN BESLENMESİ NASIL OLMALI?
-
Vücut için gerekli kalori ve protein miktarı belirlenmeli
-
Hastanın tolere edemediği gıdalar belirlenmeli
-
Hastalar besinlerin ilaçlar kadar etkili olduğu konusunda eğitilmeli
-
Hastanın ihtiyacına uygun şekilde ve dozda günlük vitamin desteği sağlanmalı
-
Hastanın oral alımını engelleyecek bulantı ve kusma tedavi edilmeli
-
Yemekle birlikte aşırı miktarda sıvı tüketmeden kaçınılmalı
-
Yemekler ve alınan sıvılar gün içine yayılmalı
-
Alınan gıdaların oda sıcaklığında ya da soğuk olması tercih edilmeli
-
Acılı, baharatlı, yağlı ve güçlü kokusu olan yiyeceklerden kaçınılmalı
-
Yatmadan en az 1 saat önce oral gıda almamalı ve yemekten hemen sonra yatmamalı.
-
Mide kanseri hastalarında olduğu gibi sindirim sistemini derinden etkileyen, günlük kalori, protein ve vitamin alımının ağızdan alınan besinlerle sağlanamadığı durumlarda, bu besinleri içeren ticari olarak hazırlanmış ürünler destek olarak kullanılabilir.
KANSERDEN KORUNMA YOLLARI
Elbette hastalığa yönelik genetik bir eğilim varsa bunun önüne geçmek mümkün değildir. Ancak hastalık sadece genetik yatkınlık ile ilgili değildir. Bu yüzden yüksek ısıda pişirilmiş etlerden, aşırı tuzlu gıdalardan (turşu, soya sosu, tuzlanmış balık vb.) ve özellikle içerisinde çok sayıda nitratlı katkılar bulunan salam, sosis gibi hazır gıdalardan uzak durulmalı, bunun yerine sebze ve meyve tüketimi arttırılmalıdır. Düzenli beslenme kanser hastalığından korunmak için gereklidir. Bazı besinler kanserin oluşma ihtimalini azaltmaktadır. Özellikle nar, kayısı, havuç gibi meyve suları, sarımsak, üzüm, peynir, yoğurt, şalgam, muz, domates, karnıbahar gibi yiyeceklerin kanseri önlemede faydalı olabileceği bildirilmiştir. Omega 3, kanserden koruyucu özelliğe sahiptir. Özellikle balık, omega 3 yönünden zengindir.
Şişmanlık, kanser riskini arttırır. İdeal kiloya yakın olmak gerekir. C vitamini, birçok meyve ve sebzede bulunur ve vücudun direncini arttırır. Böylece kanser gelişimine karşı etkili olur. Düzenli bir hayat sürme, birçok hastalıkta olduğu gibi kanser hastalığında da etkendir.
-
Kanserde erken teşhis çok önemlidir. Bunun için düzenli kontrole gitmenizde fayda var.
-
Sigara ve alkol kullanıyorsanız mutlaka bırakmalısınız.
-
Sıcak ve soğuk içecekler, yapay yiyecekler mide kanserine yol açabilir.
-
Hayvansal yağ kullanımı azaltılmalıdır.
-
Düzenli egzersiz yapılmalıdır.
-
Şehir hayatının sebep olduğu yorgunluk ve stres kansere neden olabilir. İstirahat şarttır.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.