Hemoroid hastalığı veya halk arasındaki adıyla basur, makatın çevresindeki toplardamarlar ağının iç basıncının artması ve duvar esnekliğinin bozulmasına paralel bu damar sisteminin genişlemesi, gevşemesi, kesecikler haline gelmesi ve sonunda ise şişmiş memeler halinde makattan dışarı sarkması olayıdır.
Hemoroidin oluşması kişinin genetik özellikleri, vücut yapısı, çocukluğundan itibaren beslenme alışkanlıkları, çevresel faktörler ve yandaş hastalıkları gibi çok da kontrol edilebilir faktörlerden etkilense de genellikle beslenme ve tuvalet alışkanlıklar en önemli rolü oynamaktadır. Kabızlık ve ishal bu sorunun oluşmasında eşit düzeyde etkiye sahiptir. Yani ister birkaç günde bir büyük tuvaletini yapmak veya sert ve çok ıkınma gerektiren tuvalet şekli olsun, ister günde çok defa büyük abdeste gitmek ve zor tutabilecek şekilde sulu ve yüksek basınçlı dışkılamak hemoroidin oluşmasına neden olmaktadır. Uzun süre tuvalette oturma alışkanlığı da hemoroidin oluşması ve ilerlemesinde büyük rol oynar. Alkol ve aşırı baharat ve acı tüketimi gibi damar duvar yapısına zarar veren kimyasal maddelerin aşırı alınması da bu hastalığın oluş mekanizmalarından biridir.
Bacaklardaki varislerin gelişmesi ve yaygın damar torbacıklarının yer çekimi ile kan toplaması ve şişmesi gibi hemoroidin içinde de yer çekimi ve ıkınmalar sırasındaki basınç artışına paralel kan birikir. Buna bağlı hemoroidin duvarı gerilir, ödem (sulanma) ortaya çıkar ve bu nedenle makat çevresinde şişlik, basınç hissi, batma veya ağrı, acı ve yanma, kaşıntı ve sonunda ise incelmiş damar duvarların delinmesi sonucu kanama meydana gelmektedir.
Hemoroidin en önemli tedavi basamağı tabii ki beslenmenin düzeltilmesi ve hayat tarzı ile tuvalet alışkanlıklarının değiştirilmesidir. Bol bitkisel lifli gıdalar ile 3 öğün beslenme, fazla sıvı alımı, uzun süreli sabit ayakta durma veya oturmalardan kaçınmak ve düzenli hareketlilik, hemoroide neden olan gıda ve kimyasal maddelerin tüketimini azaltmak, sigarayı bırakmak tedavinin en önemli basamağıdır. Ayrıca kabızlık ve ishalin tedavisi, tuvalette aşırı ıkınmamayı öğrenmek ve tuvalette uzun oturmamak gibi öneriler de hemoroit tedavisinin olmazsa olmazlarıdır. Ağızdan alınan ve sistemik olarak damar duvarını destekleyen ilaçlara ilaveten bölgesel olarak etki gösteren merhem ve fitillerin kullanımı da birçok hastanın tedavisi için yeterlidir. Ancak bu önlem ve tedavilere rağmen hemoroide bağlı yakınmaları geçmeyen hastaların tedavisi için girişimsel yöntemlerin kullanılması gündeme gelmektedir.
Teknolojik gelişmelere paralel hemoroit keseciklerine kan sağlayan atar damarların bulunması ve bağlanması ile hemoroidin tedavi tekniği 10 yıldan uzun süredir kullanılmaktadır. Kan akışını gösteren özel bir ultrason cihazı (Doppler) yardımıyla özel bir uç ile makatın içine girilerek anüsün 5-6 cm kadar üstünde sinirlerin olmadığı ve girişim sırasında ağrının oluşmadığı bir seviyede hemoroidal arterler bulunmakta ve özel dikişler yardımıyla bağlanmaktadır. Yine aynı cihaz ve benzeri bir teknik ile sarkan dev hemoroit memeleri yukarıya yani bağırsağın içine doğru kesilmeden asılır ve ıkınmalar ile hemoroidin dışarıya çıkışı ve şişlik, yanma ve kaşıntı gibi yakınmaların oluşması engellenmiş olur. Bu işlem Hemoroidal Arter Ligasyonu ve beraberinde Retro Anal Rektopeksi / REPAİR (HAL+RAR) olarak adlandırılmaktadır.
Doppler hemoroidektomi veya HAL prosedürü genel anestezi altında yapılabildiği gibi, spinal ve epidural gibi belden aşağısını uyuşturan tekniklerle de gerçekleştirilebilir. Ameliyat öncesi tanıyı koyma ve anestezi ile cerrahi öncesi gereken rutin tetkiklerden sonra çok ciddi bir diyet veya barsak temizliği programına gerek yoktur. Ameliyathanede işlem yaklaşık 30 dakikada tamamlanır ve herhangi bir pansuman veya dikiş ya da yara bakımına gerek kalmadan servise alınan hasta en kısa sürede beslenmeye başlayabilir. Aynı gün taburcu edilen hastalara tüm günlük faaliyetlerine hemen dönebilecekleri ve aktif iş hayatlarına devam edebilecekleri anlatılır ve banyo ile spor gibi faaliyetlere ara verilmez.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.