Karakter Zırhı – GenelcerrahisiCOM

Hiç dünyanın yükünü omuzlarınızda taşıyormuş gibi hissettiniz mi? Başınız eğik dolaştığınızı ya da sürekli çenenizi kastığınızı? Ya da bazı durumlarda kendinizi küçültmek için kambur durduğunuzu? 

Peki ya hiç bedeninizin bir yanının diğer yerlerden daha farklı hissettiğini fark ettiğiniz oldu mu? Diğer yerlerden daha ağır, daha tutuk, daha dolu…

Örneğin alt bedeniniz daha fazla hareket halinde olabilirken üst bedeninizin, mesela omuzlarınızın daha donuk, düz ve hareketsiz durduğunu düşündüğünüz oldu mu? Ya da boynunuzun?

Veya kollarınızın bedeninizin belli bir bölgesinde çok sık pozisyon aldığını ya da çok sık aynı bölgeye gidip durduğunu fark ettiğiniz oldu mu?

Enerjinin ince akışını ve onun getirdiği o yumuşak heyecanı, içimizdeki rahatlık hissini, hepimiz özledik, biliyorum.

Bu yazımda size “karakter zırhı” hakkında bahsetmek istiyorum.

Karakter zırhı kavramı ilk olarak 1900’lerin başında Wilhelm Reich tarafından tanıtılmıştır. Reich’in çalışmaları ilerledikçe, odak noktası bedene ve bedenin karakteri yansıtma şekline yönelmiştir. Reich zamanla bedenimizin, kişiliğimizin bir şablonunu temsil ettiğini bulmuştur. Alışılmış bize özel tavırlarımıza, duruşumuza ve tutumumuza “karakter zırhı” adını vermiştir. Bu kavram kendimizi duygusal acıdan nasıl koruduğumuzu ifade etmektedir.

Yaşamımıza bağlı olarak savunma yapımız bize özel yapılanmaktadır. Reich’e göre anılarımızdan, çocukluk çatışmalarımızdan, zorluklarla başa çıkabilmek adına baskılanmış duygularımızdan oluşan savunma mekanizmalarımız bedenlerimizde hapsolmuş gerginliklerde ve bazı beden duruşlarında kendini göstermektedir. Reich bunu “donmuş anılar” olarak da açıklamaktadır. 

Duygusal anılarımızı ve bunlara karşı savunmalarımızı kaslarımıza veya iç organlarımıza depoladığımızı anlatan bir kavram olan “karakter zırhı”, farkında olmadan büründüğümüz bir savunma halidir aslında. Yani farkında olmadan oluşturup giydiğimiz duygusal kalıplardır.

Nabzımız atarken organlarımız genişleyip büzülür. Yaşam enerjimiz de buna paralel şekilde ilerler. Sonucunda zihnen, bedenen ve ruhen iyi hisseder, hayattan verim alır, kendimizi canlı ve rahat hissederiz. Bu durum ilişkilerimizde kendimizi olduğumuz gibi ve rahatça ifade etmemize yararken aynı zamanda davranışlarımıza, aldığımız kararlara ve bedenimizdeki rahatlığımıza yansır. Zihnen de daha açık, yaratıcı hissetmemize yol açar.

Ancak zırhlanma eşsiz benliğimizin doğal ifadesini, dış dünyayı duyumsayış ve algılayış kapasitemizi etkiler: Zırhlandığımızda nabzımız değişir, dolayısıyla hareketlerimiz kısıtlanır ve bunun sonucunda bedenimizdeki enerji akışı bir süreliğine engellenir. Bunu da bedenimizde hissizlik, donukluk, sertlik veya gerginlik olarak deneyimleriz. Bedenimizde bazı yerler kronik olarak tutuluyorsa, gerginleşiyorsa veya diğer bölgelere göre hissiz kalıyorsa bir süre sonra bu acı hissine dahi dönüşebilir. Bunlar zamanla oluşan karakter zırhının bedendeki yansımasına örnektir. Bedendeki bu zırhlanmalar çevremizdeki insanlara sert, içine kapanık, baskın, itaatkar, inatçı, huysuz, donuk, kibirli, utangaç biri olduğumuz yönünde mesajlar verebilir. Bilinçdışı varoluş biçimlerine hapsolduğumuzda, sağlıklı uyum için gerekli olan esnekliği kaybedebiliriz.

Bizim için zorlu anılarla geliştirdiğimiz beden zırhını beden odaklı psikoterapi müdahaleleriyle çözerek doğal nabzımızı yeniden kendimize kazandırdıkça sahip olduğumuz enerjiyle doğal, kendiliğinden ve kendimize uygun bir şekilde hayata kucak açmaya yeniden başlarız. Bu gidişat nasıl kendi içimizde bir huzura ve özgürlüğe yol açıyorsa, ilişkilerimizdeki hallerimize de yansır pek tabi. Bu da dış dünyayla temasımızı olumlu biçimde dönüştürür. Karakter zırhımızı fark etmek, sabırla çözmek bizi özgün, sıcak, kendimize ve başkalarına karşı içten ve şefkatli olma konusunda özgürleştirir.

Bunları okumak size anlamlı geldiyse, bu zırhı çıkarmanın yolları olduğunu da eklemek isterim. Tabi ki zamanla, kabulle, sabırla ve pratikle. 

İlk adım kendi karakter zırhınızın farkına varmak. Onu anlamlandırmak. Bu farkındalık belki bu yazı ile oluştu, belki de dikkat edeceğiniz beden dilinizle, beden postürünüzle oluşacak. Bakın bakalım yazımın başlarında bahsettiğim gibi zamanla geliştirdiğiniz herhangi bir kalıp veya alışkanlık var mı? Ayrıca dikkatinizi duygularınıza da yoğunlaştırabilirsiniz. Örneğin kendinizi belirli duygulardan uzak tutmaya çalışırken buluyor musunuz? Ya da hissedince uyuşturduğunuz duygularınız oluyor mu? (Peş peşe diziler izleyerek, alkol kullanarak, tıkınırcasına yiyerek ya da günlerce üst üste partileyerek..)

Bu farkındalığın yanında tabi ki de terapi sürecinin son derece yararlı bir kaynak olabileceğini ekleyeceğim, özellikle travmatik anılara bağlı bir karakter zırhıyla yaşadığınızı düşündüyseniz… Güvenli bir ortamda, duygularınız üzerinde çalışmanıza yardımcı olacak olan bir terapist ile bu sürece başlamak sizin için destekleyici olacaktır. Unutulmamalıdır ki tetikleyicilerinizin ve korkularınızın ortaya çıktığı anlarda terapistin sağladığı destek ve baş etme yöntemleri kolaylık sağlayabilmektedir.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu