Meme kanseri süt bezleri ve süt kanallarından kaynak alan kötü huylu bir hastalıktır. Dünyada ve ülkemizde en sık görülen kadın kanseridir. Aynı zamanda kadınlarda kanser kaynaklı en önemli ölüm nedenlerinden biridir. Gelişmiş ülkelerde sıklıkla menopoz sonrası kadınlarda görülürken, ülkemizde ise yeni tanı alan kadınların yaklaşık yarısı 50 yaş altındadır. Tarama ve erken tanı ile birlikte başarılı tedavi şansının çok yüksek olduğu bir hastalıktır.
Meme kanserine nasıl teşhis konulur? Hastalık kendini ne şekilde belli eder?
Meme kanserinin en sık bulgusu memede ya da koltuk altında hissedilen ağrısız kitlelerdir. Meme başı ya da meme cildinde çekinti ya da çökme görülebilir. Ender olarak meme başında renk değişikliği ve kanlı meme akıntısı, meme kanseri habercisi semptomlar olabilir. Çok ileri vakalarda memede yaralar da açılabilir.
Memesinde kitle tespit eden kadın hemen bir meme cerrahına ya da genel cerrahi uzmanına başvurmalıdır. Memedeki kitlenin tanısında mamografi, ultrasonografi ve bazı durumlarda kontrastlı meme MR ı gerekebilmektedir. Bu tetkikler ile belirsizlik hala devam ediyorsa kitleden biyopsi alınması ya da ameliyatla kitlenin tamamının çıkarılması gerekebilir.
Meme kanserinin oluşmasını tetikleyen faktörler nelerdir?
Meme kanserlerinin yaklaşık %75’i sporadik dediğimiz, herhangi bir risk faktörü taşımayan kadınlarda ortaya çıkmaktadır. %15’i ailesel geçişli olmakta, kabaca %10’u da genetik geçiş göstermektedir. Meme kanserinde vücudun östrojene maruz kalma zamanı arttıkça riskin arttığı kabul edilmektedir. Bu yüzden erken adet görmeye başlamak, geç menopoza girmek, östrojen ağırlıklı doğum kontrol haplarını uzun süre kullanmak ve menopoz sonrası hormon tedavisi görmek, meme kanseri riskini hafifçe arttırmaktadır. Bunun dışında doğum yapmamak ya da 35 yaş sonrası doğum yapmak, şişmanlık yani vücut kitle indeksinin 25’in üzerinde olması meme kanseri riskini arttıran diğer faktörlerdir. Ailede özellikle anne ve kız kardeşler gibi birinci derece akrabalarda meme kanseri olması, BRCA genlerindeki mutasyonlar gibi meme kanserine yatkınlık oluşturan genetik hatalara sahip olmak meme kanseri açısından yüksek risk teşkil eden durumlardır.
Meme kanserinden korunmak mümkün müdür?
Meme kanserinden korunmak sağlıklı yaşam ile mümkündür. Düzenli yapılan egzersizin meme kanserine karşı koruyucu olduğu gösterilmiştir. İdeal vücut ağırlığına dikkat edilmesi bir başka koruyucu önlemdir. Vücut kitle indeksindeki her 5 birim artışın meme kanseri riskini %10 arttırdığı tahmin edilmektedir. Bunun dışında beslenme de önemlidir. Bitkisel protein ağırlıklı beslenmenin meme kanserine karşı önleyici etkileri olduğu bilinmektedir. Ayrıca meme kanseri açısından yüksek riskli kadınlara verilen bazı ilaçlarla meme kanserinin önüne geçilebilmektedir. Meme kanseri açısından yüksek risk taşıyan gen mutasyonuna sahip kadınlar hastalık ortaya çıkmadan ameliyat edilerek bu hastalıktan korunabilemektedir.
Kadınlar ne sıklıkla Mamografi çektirmelidir?
Kadınlar için pek sevimli olmasa da mamografi ile tarama programlarının yapılması sağkalımı arttırmaktadır. Yapılan çalışmalar, 40 yaş üstü kadınlarda mamografi ile yapılan taramalar ile %20-25 oranında sağkalım avantajı sağlanabildiğini göstermektedir. Aynı etki maalesef ultrasonografi ve ya meme MR’ı ile elde edilememektedir. Erken teşhiste en önemli unsur kadın tarama programlarının oluşturulması ve kadınların tarama programlarıyla erken evrede yakalanabilmesidir. Bu nedenle Amerikan Kanser Derneği, Amerikan Cerrahi Derneği ve Türkiye Meme Hastalıkları Federasyonu, 40 yaş üstü kadınların yılda bir kez mamografi ile taranmasını önermektedir.
Tarama programlarının düzgün çalışabilmesi için toplumdaki farkındalık oranının yüksek olması gerekmektedir. Bu açıdan kadınların eğitim seviyesinin yüksek olmasının meme kanserine karşı koruyucu etkisi olmaktadır.
Meme kanserinin tedavisi var mıdır?
Meme kanserinin tedavisi, birden fazla uzmanlık dalının beraber çalışmasını gerektiren, son derece özellikli bir yaklaşıma ihtiyaç duyar. Hastalığın erken evrelerde yakalanması çok önemlidir. Erken evrede yakalanan hastalarda meme alınmaksızın sadece kanserli meme dokusunun çıkarılması ve böylece memenin korunması mümkün olmaktadır. Aynı zamanda erken evre hastalarda sentinel lenf bezi biyopsisi, yani koltuk altındaki lenf akımını toplayan ilk lenf bezinin çıkarılması, bunun dışındaki lenf bezlerinin korunması mümkün olmaktadır. Bu sayede ileride ortaya çıkabilecek lenfödemin (kolun şişmesi) önüne geçilmektedir. Hastalığın erken evrede yakalanması durumunda kadınların korkulu rüyası olan kemoterapinin gerekmediği durumlar da mümkündür. Daha ileri evredeki hastalarda ameliyat sonrasında kemoterapi ve takiben radyoterapi gerekebilir. Bazı durumlarda ise kemoterapi ameliyat öncesinde verilerek önce vücuttaki ve memedeki tümör yükü azaltılıp, tümörün kemoterapi ilaçlarına yanıtının değerlendirildiği neoadjuvan kemoterapi uygulanabilir. Sonrasında ameliyat ve radyoterapi ile tedavi tamamlanır.
Kemoterapiye gerek olmadan meme kanserinin tedavisi gerçekten mümkün müdür?
Bazı hastalarda kemoterapisiz meme kanserini tedavi etmek mümkündür. Erken evre meme kanserine sahip kimi hastalar kemoterapi vermeksizin hormonoterapi dediğimiz vücuttaki östrojen seviyesini azaltan ilaçlar tablet şeklinde verilerek tedavi edilebilmektedir. Bu tedavi genellikle 5 sene sürmektedir, bazı durumlarda 5 seneden uzun ilaç kullanımı gerebilmektedir.
Meme kanserine yatkınlık yaratan gen mutasyonu taşıyan kadınlar için önerileriniz nelerdir?
Meme kanserinin kabaca %10’unun genetik geçişlidir. Bu hastalarda meme kanseri belirleyebildiğimiz bir takım genlerdeki mutasyon(değişiklik) ile ilgilidir. Mutasyonu uğramış genler bir sonraki nesile aktarılmakta böylece aile bireylerinde hastalık görülmektedir. Bu genlerden en çok bilinenleri BRCA-1 ve BRCA-2 genleridir. Bu genlerde mutasyon olanlarda meme ve yumurtalık kanseri başta olmak üzere kanser gelişimine yatkınlık söz konusudur. Ayrıca bu genlerde mutasyon taşıyanlarda hastalık genç yaşlarda ortaya çıkma eğilimindedir. Bu sebeple özellikle genç yaşta meme kanserine yakalanan ve ailesinde birden fazla yakın akrabasında meme ya da yumurtalık kanseri olan hastalara genetik test yapılabilir. Genetik test Angelina Julie’de olduğu gibi kuvvetli aile hikayesi olan kadınlarda hastalığa yakalanmadan önce de yapılabilir. Test sonucu ve genetik danışmanlık sonucunda meme kanserine yol açan genetik alt yapı tespit edilen kadınlara memelerde ve yumurtalıklarda kanser gelişim riskinin çok yüksek olması nedeniyle hastalığa yakalanmadan her iki memenin ve yumurtalıkların alınması önerilebilir.
Meme kanserinin erken teşhisi için kadınların kendilerini muayene etmeleri gerekli midir?
Kendi kendini muayene her ay adet bittikten sonra banyoda ayna karşısında yapılmalıdır. Eller bele konularak, aynada memelerde asimetri olup olmadığı, varsa cilt çekintisi olup olmadığı kontrol edilir. Sağ meme muayene ediliyorsa, sağ kol başın arkasına konulup sol elle sağ meme muayene edilir. Sol memenin parmak uçları ile önce meme başının etrafı dairesel olarak sonrasında ise meme başından etrafa ışınsal olarak memeye dokunularak muayene edilir. Aynı işlem sol meme için de tekrarlanır. Bu sayede kadınların kendi memelerini tanımaları yeni ortaya çıkan kitleyi daha kolay fark etmeleri mümkün olmaktadır.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.