1 Aralık Dünya AIDS günü kapsamında düzenlenen toplantıda konuşan Prof. Dr. Dilek Yıldız Sevgi, “Günümüze kadar HIV testi yapılarak doğrulaması bildirilen vaka sayısı yaklaşık olarak 40 bin kişi. Her yıl ortalama 3-5 bin kişi HIV enfeksiyonu tanısı alıyor. Ülkemizdeki HIV vakalarının yüzde 82’si erkek, yüzde 18’i kadın” dedi
HIV Enfeksiyonu Derneği (HIVDER) tarafından 1 Aralık Dünya AIDS günü kapsamında İstanbul’da basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya Dernek Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak, Prof. Dr. Dilek Yıldız Sevgi, Prof. Dr. Hayat Kumbasar Karaosmanoğlu, Prof. Dr. Özlem Altuntaş Aydın, Prof. Dr. Bilgül Mete, Prof. Dr. Meliha Meriç Koç, Uzman Dr. Alper Gündüz ve Uzman Dr. Esra Zerdali katıldı.
“Hasta ve tedavi popülasyonu çok değişti”
Toplantıda konuşan HIVDER başkanı ve İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi ve Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak, “HIV dediğimiz virüsün açılımı insan immun yetmezlik virüsüdür. AIDS dediğimiz olay da daha ileri evrelerini anlatan yine HIV enfeksiyonunun ileri evresi gibi düşünebiliriz. Edinsel İmmun Yetersizlik Sendromu olarak değerlendirebiliriz.
Hastalığın en önemli özelliği bulaşma olduktan sonra belirli bir dönem sessiz olarak gitmesi. Çok ileri evrelere gelmediği takdirde hiçbir belirti ve bulgu vermemekte, yavaş yavaş ilerlemektedir. Virüs bağışıklık sistemimizde çok önemli olan beyaz küreleri enfekte etmektedir. Bu hücrelerin özelliği bağışıklık sistemimizin organizatör hücreleri olmaları. Bütün dışarıdan gelen mikroorganizmalara karşı ve daha evvelden tanıdığı bir mikroorganizmaya karşı bütün cevabı bu hücreler verir. Virüs de bu hücreleri enfekte edince zaman içinde bunların sayısının azalması sonucunda ortaya çıkacak bağışıklık sisteminin zayıflamasına bağlı gerekli mücadeleyi gösterememesine yol açar. Fırsatçı enfeksiyonlardan ibaret bir tablosu söz konusu.
Bu sessizce ilerleme döneminde o kişi açısından olumsuz bir yere doğru gitmekte ama bir şekilde de bulaşmaya devam etmekte. Hasta bildiği zaman, bu durumun farkında olduğu ve tedaviye başladığı zaman bunların bulaşma olayı da olmamaya başlıyor. Onun için birçok gelişme oldu 40 yılın içerisinde. Gerek tedavi gerek hasta popülasyonu çok değişti” dedi.
“Dünyada yaklaşık 39 milyon kişinin HIV ile yaşadığını düşünüyoruz”
Ülkemizde ve dünyadaki hasta sayısı verilerini paylaşan Prof. Dr. Dilek Yıldız Sevgi, “Hastalığın ilk kez ortaya çıktığı 1980 yılından günümüze 43 yıl geçti. Bu süre zarfında tüm dünyada HIV ile enfekte olan kişi sayısı yaklaşık 85 milyon. HIV-AIDS ilişkili hastalıklardan hayatını kaybeden kişi sayısı ise yaklaşık 40 milyon. Günümüzde hala her yıl yaklaşık 1 milyon 300 bin kişi yeni HIV tanısı almakta. Yine her yıl HIV ilişkili ölüm sayısı 630 bin. Dünyada yaklaşık 39 milyon kişinin HIV ile yaşadığını düşünüyoruz, tahmin ediyoruz. Bu kişilerin yaklaşık yarısı kadın, 1 buçuk milyonu 14 yaş ve altındaki çocuklar.
Bir yandan bu kişilerin içinde HIV tanısından haberi olmayan kişiler de var. Bu kişiler tanı almadıkları dolayısıyla tedaviye ulaşamadıkları için hastalıkları ilerlemeye devam ediyor. Aynı zamanda tanılarını bilmedikleri için de bulaştırmaya yani HIV’in dünyaya yayılmasına aracılık ediyorlar. Ülkemizde ise ilk vaka 1985 yılında görüldü. Günümüze kadar HIV testi yapılarak doğrulaması bildirilen vaka sayısı yaklaşık olarak 40 bin kişi. Bu bildirimleri kişinin kimliğini saklı tutarak bir kodlama eşliğinde yapıyoruz. Gerçek sayının ülkemizde bunun çok daha üzerinde olduğunu düşünüyoruz. Çünkü ülkemizde yapılan test sayısının yeterli olmadığını düşünüyoruz. Ülkemiz yeni tanı HIV sayılarının arttığı bir ülke. Her yıl ortalama 3-5 bin kişi HIV enfeksiyonu tanısı alıyor. Ülkemizdeki HIV vakalarının yüzde 82’si erkek, yüzde 18’i kadın. Yaklaşık yüzde 16’sı da yabancı uyruklu kişilerden oluşuyor. Yaş olarak da daha genç yaş grubunda görülüyor. 25-35 yaş grubu arasında seyrediyor. Genç yaş grubunun giderek daha çok enfekte olduğunu görüyoruz. Sonuç olarak HIV ile mücadele etmek için bu sayıları bilmemiz, hastalara tanı koyabilmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.
“En yoğun bulaş yolu; Korunmasız cinsel ilişki”
Hastalığın bulaş yollarını anlatan Uzman Dr. Alper Gündüz, “En yoğun bulaş yolu korunmasız cinsel ilişkidir. Eğer kişi enfekte ise cinsel partnerine bu arada bulaştırabilir, korunmasız ilişki vasıtasıyla. Burada aslında kondom kullanımı büyük oranda bulaşları önlemekte. Diğer önemli bulaş yolu kan yoludur. Kontamine kan ürünleri ile kazara bir şekilde o kişi buna maruz kalırsa bulaşabilir. Yine kontamine delici ve kesici aletlerle de bulaş söz konusu olabilir. Yaralanmayla da düşük oranda bulaş söz konusu olabilir. Diğer bulaş yolu gebelik döneminde anneden çocuğa bulaşabilir. Anne o sırada enfekte olmuş ise doğum öncesi ve özellikle doğum sırasında çocuğa hastalık bulaşabilir. Diğer önemli bulaş yolu aslında anne sütüyle bulaşmasıdır. Emzirme sırasında anne sütüyle bulaşma söz konusu olabiliyor. O yüzden enfekte anneler genellikle çocuklarını emzirmiyor. Onu önlüyoruz. Hangi yollarla bulaşmaz peki? Özellikle ter, gözyaşı, idrar ve dışkı gibi vücut sıvılarıyla bulaşmıyor” ifadelerini kullandı.